E Şimdi Ne Olacak?

Eylül 27, 2020

 



   Merhabalar. Yine uzun bir aradan sonra tekrardan yazmaya başlıyorum. Aslında iki hafta öncesinde “Artık haftada bir yazı yayınlayacağım.” diye kendime söz vermiştim. Hatta bu sözü biraz daha kuvvetlendirmek için tweet dahi attım. Ancak online eğitim, dersler vs. bu sözden geri dönmeme neden oldu. Ama yine söz veriyorum artık haftada cuma veya pazar günleri bir yazı gelecek. Neyse, bugünkü yazımızın konusuna gelelim. Bugün hepimizin son on ayını ele alacağım. Hepimiz, son on ayda çok hızlı bir değişim yaşadık. Yeme, içme, uyku, tüketim, hijyen gibi birçok alanda alışkanlıklarımızı ve davranışlarımızı değiştirdik veya değiştirmeye mecbur bırakıldık. Bu nedenle bu yazımda bilmediğiniz konulardan çok bahsetmeyeceğim. Sadece hepimizin atlattığı bu tecrübelerden istatistiklerle bahsedeceğim. Evet, anladığınız üzere konumuz: “Covid-19 Pandemisi 

 

 Dediğim gibi bu yazımda sizlere virüs hakkında bilgi veya öğüt vermeyeceğim. Çünkü, zaten hepimiz sabahtan akşama kadar alanında en uzman kişilerden bu bilgileri alıyoruz. Ki bu öğütleri vermek haddime değil. Bu dönemde çokça maruz kaldığımız “Covid-19, bir biyolojik silah.” vari komplo teorileriyle de işimiz yok, olamaz.  

 

  Aralık 2019’da Çin’in Wuhan bölgesinde ortaya çıkan Covid-19, çok kısa sürede tüm dünyaya yayıldı. Virüsün öldürücü özelliği olması ve hızlı yayılması sebebiyle Dünya Sağlık Örgütü tarafından, tüm dünyada pandemi ilan edildi. Pandeminin tarihine bu yazımda girmek istemiyorum ancak salgın hastalığa gezegenimiz alışık. Yani, her asırda bir salgın hastalık bizimle beraber oluyor. Bunun adı 21.yüzyılda Covid-19 iken, 20.yüzyılda İspanyol gribi, 19.yüzyılda koleraydı. Pandemi ilan edilmesiyle beraber tüm dünya ülkelerinde çeşitli politikalar uygulandı. ABD gibi liberal (kapitalist) ülkeler bu pandemiden büyük hasarlar alırken -sağlık sistemi açısından- Türkiye gibi sosyal devlet politikalarını benimseyen ülkeler daha az hasar aldı. Yani Covid-19, başımızdaki en büyük hastalık olan liberalizme karşı kazandı.  

 

 Bu süreçte çeşitli politikalara adapte olmaya çalıştık. Dünyanın birçok ülkesinde sokağa çıkma yasağı ve risk gruplarına karşı politikalar uygulandı. Bu pollitkalara çok hızlı adapte olmak zorunda kalan bizler sosyal ve psikolojik olarak “hızlandırılmış evrim” geçirdik. Bu evrim, yukarıda da bahsettiğim gibi, bizlerin tüm alışkanlıklarını değiştirdi. Haliyle yaşamımızın temeli olan ekonomimizi de değiştirdi. Mesela pandeminin ilk günlerinde dünyada cerrahi maske, siperlik, eldiven, dezenfektan gibi hijyen ürünlerinde ciddi bir talep patlaması yaşandı. Eski normalde belki hiç satın almadığımız hijyen ürünleri hayatımızın bir parçası haline geldi. İşte, tam anlamıyla yazımın konusu bu: Salgının ekonomisi.  

 

 Bizlerin tüketim alışkanlıklarında ve tercihlerindeki bu değişim Board of Innovation (Global İnovasyon Meclisi) CEO’su Philippe de Rider’ın dikkatini çekmiş olmalı ki Rider geçtiğimiz aylarda bir rapor yayınladı. “The New Low Touch Economy” adıyla Board of Innovation tarafından yayınlanan raporla beraber literatüre yeni bir kavram girdi. “Low Touch Economy” adındaki bu kavramın veya modelin Türkçeye tercümesi “Düşük Temaslı Ekonomi”. Düşük Temaslı Ekonomi, bu ve buna benzer süreçlerde biz tüketicilerin tüketim tercihlerinin nasıl değiştiğini anlatan bir model. Rider, bu raporun ardından “Shifts In The Low Touch Economy” adında bir rapor yayınladı. Bu iki raporda da Rider, bu süreçte risk alacak girişimcilere tavsiyeler veriyor. Ancak ben bugün girişimcilere verilen tavsiyeler kısmını değil de biz tüketicilerin evrimini anlatan kısmını ele alacağım. Bu yazıyı okuyan ve aklında bir girişim fikri olan varsa da sadece bu bölümden dahi çok şey çıkarabileceğini düşünüyorum. Raporları detaylıca incelemek isteyenler olursa da aşağıda linkini bırakacağım. 

  

 Philippe de Rider’ın, “Shifts In The Low Touch Economy” adlı raporunda yer alan “Expected Shifts In Consumer Behavior (Tüketici Davranışlarında Beklenen Değişimler)” bölümünde bulunan on madde dikkatimi çekti ve bu maddelerin olayı genel olarak açıkladığını düşünüyorum. Bu nedenle sizlere çeşitli istatistik ve anket sonuçlarıyla destekleyerek bu on maddeyi açıklayacağım.  

 

 

10 MADDEDE “NASIL DEĞİŞTİK/DEĞİŞİYORUZ?” 





 1.BİREYLERDE YALNIZLIK VE ENDİŞEDEN KAYNAKLI PSİKOLOJİK VAKALAR ÇOĞALDI 

  Zamansız gelen pandemi beraberinde dünyanın birçok yerinde sokağa çıkma yasakları uygulanmasına sebep oldu. Bu yasaklar olmasa dahi, bilinçli kesim temaslı veya yüz yüze sosyalleşmeye ara verme kararı aldı. Özellikle gününün çoğunu sosyal çevrede geçiren insanlarda ciddi adaptasyon sorunları yaşandı. Dünyadaki olumsuz gelişmeler, mesafeden dolayı hasar alan veya biten ilişkiler, boş zamanlarda hayatı ve geleceği sorgulama gibi etkenler bireylerin psikolojik sorunlar yaşamasına neden oldu. Salamanca Üniversitesi Biyomedikal Enstitüsünün dünya genelinde 1091 kişiye yaptığı ankete göre bu süreçte insanların %75.4’ü endişelenmiş veya depresyona girmiş. Çin’in Jinzhou bölgesinde 263 kişiye yapılan ankete göre de kadınların %52.9’u erkeklerin ise %50.9’u Covid-19 kaynaklı endişe duygusuna kapılmış.  

  

 Yalnızlık, endişe gibi olumsuz durumlar arkadaşlık bağlarının sanal olarak kuvvetlenmesşne de sebep oldu. WhatsApp, Skype, Instagram gibi özel görüntülü ve yazılı görüşme platformlarına talep arttı. Dünyanın birçok yerinde kötü bir platform olarak görülen Çin merkezli sosyal medya uygulaması TikTok bu süreçte patlayarak bu sürecin kazananlarından biri oldu. 

 

2.HİJYEN AÇISINDAN ÜRÜNLERE OLAN GÜVEN AZALDI 

  Pandeminin ilk günlerinde insanlar evlerine dışarıdan gelen ürün ve nesnelere tabiri caizse virüslü olarak baktılar. Hatta marketten aldığımız ürünleri eve getirdiğimizde ambalajlarını yıkadık. Tüketicinin davranışlarındaki bu değişim haliyle üreticilerin de dikkatini çekti. Güvenli ambalajlı ürünler üretilmeye başlandı.  

 

 Hijyen konusunda bir başka nokta ise beslenme. Mutfağa ilgisi olan bireyler bu süreçte dışarıdan yemek yemeyi tercih etmediler. Hatta ekmeklerini bile kendileri yapmaya başladılar. Ancak ilgisi ve zamanı olmayan bireyler yemeksepetiDeliveryHero gibi yemek sipariş platformlarına yöneldiler. Bu tür platformlar da temassız teslim gibi hijyenik önlemler aldılar. Hatta Tayvan’da yapılan bir araştırmaya göre bu süreçte yemek sipariş servislerini kullanan tüketicilerin %80’i restoranlar eski haline dönse dahi bu platformları kullanacaklarını belirtmiştir.  

 

3.ÜLKELER YURTİÇİ VE YURTDIŞI SEYAHAT KISITLAMALARI UYGULADI 

 Ülkeler bu süreçte özellikle nüfusun yoğun ve virüsün yaygın olduğu bölgelerde, virüsün yayılmasını önlemek için şehirler arası seyahat kısıtlaması uyguladılar. Lojistik görevlileri ve özel görevliler bu yasaktan muaf sayıldı. Bu süreçte VR (Sanal Gerçeklik) gözlüklerine ve hizmet sağlayıcılarına talep arttı. Müzeler ve turistik yerler VR turlarıyla gezildi.  

 

 Kimi ülkeler kimi ülkelerin vatandaşlarına kapılarını kapattı. Bu sürecin kaybedenleri oteller, uluslararası havayolu şirketleri, turistik acenteler ve kompleksler oldu. 

 

4.KLASİK OFİS İŞLERİ EVDEN YAPILMAYA BAŞLANDI 

  Virüsün yayılmasını önlemek amacıyla birçok şirket tipik ofis iş ve toplantılarını evden/uzaktan yapmaya başladı. Muhasebe, yazılım gibi alanlarda çalışanlar işlerini uzaktan (remote) yaptı. Toplantılar ise Zoom, Google Meet gibi video konferans uygulamalarında yapıldı. Bu sürecin kazananlarından biri de Zoom ve Google Meet oldu. Zoom bu süreçte piyasa değerini 141 milyar dolara çıkarttı. 

 

5.GERİLİM VE FİKİR AYRILIKLARI ÇOĞALDI 

 Günlerce aynı evde bulunmak zorunda kalan insanların psikolojileri değişti. Birlikte geçirilen zaman arttıkça tahammül seviyesi azaldı. Genellikle iletişimleri sağlıklı olmayan ve birbirini iyi tanımayan çiftler arasında ayrılıklar yaşandı. Daily Mail’in 28 Ağustos tarihli haberine göre pandemi sürecinde ABD’deki boşanma vakalarında %34’lük bir artış gözlenmiştir. Türkiye’de ise boşanma davalarının dört kat arttığı söylenmektedir.  

 

6.İŞSİZLİK EŞİ GÖRÜLMEMİŞ SEVİYELERE YÜKSELDİ 

 Pandemi sürecinde ekonominin bir anlık duraksaması şirketleri dehşete düşürdü. Üretim çılgınlığı içinde bulunan şirketler pandemiyi bahane ederek birçok insanı işten çıkarttılar. Kimi hükümetler güya bu işten çıkartmayı önlemek amacıyla işten çıkartmayı yasakladık deseler de onlar da biliyordu ki bu şirketler işten çıkartmaya devam edecek. Aynı dershaneleri kapattıklarında o dershanelerin “etüt merkezi”ne dönüşmesi gibi işten çıkarma “ücretsiz izne” dönüştü. Yani reel anlamda ne işsizliği ne de açlığı bitirebildiler. İşte kapitalizm burada da kaybetti. Kapitalizm bize en ufak krizde neler olabileceğini gösterdi. Yukarıda kimi şirketler için bu sürecin kazananları dedim. Kafanızda kuşku uyandırmasın şirketler yani orada çalışanlar değil hissedarlar kazandı. Nisan ayında ABD’de işsizlik %14,7’ye yükseldi. Türkiye’de bu oran şu anda %12 olsa da ücretsiz izne ayrılanlar dahil değil. 

 

7.ADRESE TESLİM SİPARİŞLER ÇOĞALDI 

 Sadece yemek sektöründe değil tüm sektörlerde eve teslimat yapılmaya başlandı. Türkiye’deki üst ve alt sınıfa hitap eden birçok market eve teslim altyapılarına geçti. Glovo, Getir, İstegelsin gibi e-süpermarket hizmeti veren birçok platform hisselerini ikiye katladı. Bunun dışında e-ticaret siteleri ve kargo/lojistik şirketleri bu sürecin kazananlarından oldu. ABD’de Amazon’a olan talep arttı. 

 

8.YAŞLILARLA TEMAS KISITLANDI 

 Virüsün yaşlıları öldürme oranının yüksek olması yaşlıları risk grubuna dahil etti. Bu nedenle birçok ülkede yaşlıları koruma politikaları geliştirildi. Kimi ülkelerde yaşlı bireylerin dışarı çıkması yasak.  

 

9.KİŞİLİĞİMİZ DAHA ÖNEMLİ HALE GELDİ 

 Sosyal hayatta insanlar genellikle nasıl biri olduğunuzla değil ne olduğunuzla ilgileniyorlardı. Ancak yalnız kalma, depresyon gibi durumlar toplumun bakış açısını değiştirdi. Özellikle iş hayatında artık insanlar mevkiinize değil dostluğunuza ve karakterinize önem vermekte. 

 

10.BAĞIŞIK MÜŞTERİLER BİR ADIM DAHA ÖNDE  

 Artık firma ve işletmeler sizin virüse bağışık olup olmamanıza bakmakta. Yani bağışık müşterileri tercih etmekte. Türkiye’de mekanlara girmeden önce HES kodu istenmesi bu konunun en güzel örneği.  

 

 Philippe de Rider’ın belirlemiş olduğu on değişiklik bu kadar. Rider’a göre bu maddeler ve süreç iki yıl bizimle olacak. Artık eskiyi unutmamız gerekiyor. Artık ‘yeni normal’ var. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Daha sağlıklı, daha yeşil bir dünyaya. İyi günler... Cuma’ya görüşmek üzere... 

 

Taha KÖKSAL 

KAYNAKÇA 

Bunu da Beğenebilirsin

0 yorum