Siyasi İdeolojiler #4: Yeşil (Ekolojik) Anarşizm
Haziran 28, 2020 Anarşizm; kökleri
Antik Yunan’a dayanan, Marx’ın komünizminden farklı olarak toplumdaki her türlü
sınıfı ve otoriteyi ortadan kaldırmayı amaçlayan aşırı sol pozisyonda bir
ideolojidir. Anarşizm ayrıca özel mülkiyeti (tarla, arsa, fabrika vb.) ve her
türlü mübadele aracını (para, çek, senet, mücevher vb.) ortadan kaldırır.
Anarşizm; terörizm, taşkınlık, ahlaksızlık, kaos, dinsizlik, ütopyacılık
değildir!
Not: Bu yazıda ön
ad (sıfat) olarak ekolojik (eko), çevreci, yeşil kelimeleri eş anlamlı
kullanılmıştır.
20.yüzyılın
sonlarında Amerikalı yazar ve teorisyen Murray Bookchin tarafından ortaya
atılan yeşil anarşizm fikri, çevre sorununa kimi kesimlerce radikal olarak
nitelendirilen bir çözüm getirmiştir. Bookchin’e göre çevre sorunu bireysel bir
sorun değil, toplumsal bir sorundur. Bu sorunun ortaya çıkmasının temel sebebi
ise Sanayi Devrimi sonrası artan sanayileşmeyle sınıf farkının iyice artması ve
koşul ne olursa olsun üreten, tüketmek için üreten bir toplumun oluşmasıdır.
Kapitalist sistem sınıflı ve sömürücü bir toplum yaratmıştır. Bu toplumun
bireyleri egoist ve hırslılardır. Bu bireyler doğayı sadece hammadde kaynağı olarak
görmektedirler. İşte tam da burada Bookchin’in görüşleri Marksizmle,
kapitalizmle, muhafazakarlıkla ayrılmaktadır. Bu ayrımı daha net açıklamak için
burada bu konuya bir virgül koyuyor ve “doğa” kavramından bahsetmek istiyorum.
Popüler bilginin yanlış
tanımladığı kavramlardan bir tanesi de “doğa” kavramıdır. Doğa, toplumda
sanıldığının aksine ‘yeryüzündeki her şey’ değildir. “Doğa, cansızdan canlıya
ve toplumsal olana doğru birikerek çoğalan evrimsel bir süreçtir.” [1] Avrupa
Felsefesi’nde doğa ikiye ayrılmıştır. Bunlar: Birinci doğa ve ikinci doğadır.
Birinci doğa en kaba tabiriyle “vahşi” dediğimiz beşeri olmayandır. İkinci doğa
ise beşeri (insanın yaptığı) olarak yaratılan her şeydir. Bu iki doğa;
eko-anarşistler için birbirinden ayrılamaz, birbirinin tamamlayan, simbiyotik
kavramlardır.
Tekrardan konumuza
dönecek olursak Bookchin’in Marksistler, kapitalistler, liberaller ve
muhafazakarlarla ayrıldığı nokta birinci doğayı (vahşi doğa) anlayış
tarzlarıdır. Sağ ve sol ekolün en önemli iki temsilcileri Adam Smith ve Karl
Marx, birinci doğayı sadece hammadde kaynağı olarak ve insanın işlemesi gereken
bir zorunluluk olarak görürken; Bookchin, bu görüşlerin insanların zorbalık ve
statü atlama gibi hastalıklı isteklerini meşrulaştırmak amacıyla üretilen
doktrinler olduğunu düşünmektedir. Statü ve sınıf atlama isteğinin beraberinde
zorbalık ve insanın birinci doğaya hakim olma isteğini getirdiğini düşünen
Bookchin, bu savıyla sınıf ayrımına ve zorbalığa karşı çıkmış; böylece diğer
ekolojik akımlardan da ayrılmıştır. Şu ana kadar anlattıklarımızı çok kısa bir
şekilde özetleyecek olursak: Bookchin, çevre sorunlarının nedenini hiyerarşiye,
toplumsal eşitsizliğe ve dolayısıyla da para kazanma hırsına bağlamıştır. Ona
göre hiyerarşi ortadan kaldırılır, eşitlik sağlanırsa sadece ekolojik değil tüm
toplumsal sorunlar ortadan kalkacaktır.
Bookchin’in hiyerarşi
yani –bir nevi- sınıf ayrımının ortadan kaldırılması için sunduğu çözümlerden
en önemlisi hiyerarşinin tüm yoğunluğuyla yaşandığı devlet kurumunun (otoritesi)
ortadan kaldırılmasıdır. Bu çözüm önerisi diğer birçok anarşist teori gibi
“ütopyacılık”la eleştirilmiştir. Bookchin bu eleştirilere “Organik Toplumları”
örnek vererek yanıt vermiştir. Günümüzün gelişmiş toplumlarından (!) oldukça
uzak ilkelere sahip bu toplumlarda para, hiyerarşi gibi sınıf çağrıştıran
kavramlar yoktu. Üretim araçları ortaktı ve eşitsizlik de yoktu. Uzak geçmişte
yaşamış bu toplumlarda doğan herhangi bir birey, üretime veya topluma katkısı
bakılmaksızın, asgari ihtiyaçlarını karşılayabilecek durumda doğuyordu. Organik
toplumlarda, Kropotkin’in anarko-kominist öğretisine benzer ihtiyaca göre
mülkiyet dağılımı vardı.
Bookchin’in
öğretilerine sonuç olarak baktığımızda; Bookchin ekolojik sorunların sebebini
politik ve sosyolojik sorunlara dayatmıştır. Bu sorunları bir domino taşı gibi
düşünürsek: Hiyerarşi sınıf farklılığını, sınıf farklılığı eşitsizliği,
eşitsizlik statü atlama hırsını, statü atlama hırsı birinci doğaya karşı
zorbalığı getirmiştir. Ayrıca devletin var olması halinde ilk taşımız olan
hiyerarşi hep var olacağından devletin varlığı da ekoloji adına ciddi bir
sorundur.
Son olarak günümüzde
çevrecilerin politik oluşumundan bahsedeceğim. Günümüzde genellikle Yeşil Parti
adıyla bir çatı altında toplanan çevreciler, özellikle Avrupa’da belli bir
kesimi etkilemeyi başarmışlardır. Birleşik Krallık’ta Green Party’nin ; Lordlar
Kamarası’nda 2, Avam Kamarası’nda 1 senatörü bulunmaktadır. Anarşizmin ve
Çevreciliğin en güçlü olduğu ülkelerden olan Almanya’da ise Yeşil Parti’nin mecliste
67 milletvekili bulunmaktadır. Ülkemizde ise 2012 yılında kurulan Yeşiller ve
Sol Gelecek Partisi ekolojik faaliyetlerine devam etmektedir. Bu partinin henüz
yerel temsilcisi veya parlamentoda milletvekili yoktur. Mutlu haftalar dilerim…
Taha KÖKSAL
KAYNAKÇA
COSKUN
SEYIT (2010). Çevre Sorununa Radikal Bir Çözüm Önerisi Olarak Eko Anarsizm .
Kaygı, Uludag Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Felsefe Dergisi, 2(15),
101-116. (Kontrol No: 139993)
ORAL EMİN
(2018), Murray Bookchin ve Toplumsal Ekoloji, Yüksek Lisans Tezi
[1] Bookchin, Özgürlüğün Ekolojisi Hiyerarşinin Ortaya Çıkışı ve Çözülüşü, (çev.) Alev Türker, Ayrıntı Yayınları, 31.
0 yorum